Periodontal hastalıklar; diş eti çevre dokuları ve çene kemiğini de etkileyen iltihabi hastalıklardır. Diş kayıplarında sebep olarak birinci sırada diş eti hastalıkları vardır. Bu hastalıklar erken dönemde teşhis edildiklerinde kolay ve başarılı bir şekilde tedavi edilebilirler. Diş eti hastalıklarının önlenmesi veya tedavisi; doğal dişlerin korunması, daha rahat çiğnemenin ve daha iyi bir sindirimin sağlanması gibi diğer faydaları da beraberinde getirir.
Diş eti hastalığının en önemli nedeni “bakteriyel diş plağı” adı verilen, dişler üzerinde biriken yapışkan ve renksiz film tabakasıdır. Günlük fırçalama ve diş ipliği kullanımı ile diş plağının uzaklaştırılması sağlıklı bir ağız için temel gereksinimdir. Eğer plak etkin bir şekilde dişlerden uzaklaştırılmazsa diştaşı veya tartar olarak bilinen düzensiz yüzeyli ve geçirgen bir yapıya dönüşür. Plaktaki bakteriler tarafından salınan zararlı ürünler diş etinde irritasyona neden olur. Bu ürünler nedeni ile diş etini dişe sıkıca bağlayan lifler yıkıma uğrar, diş eti dişten uzaklaşır ve periodontal cep oluşur. Böylece bakteri ve ürünlerinin daha derin dokulara ilerlemesi kolaylaşır. Hastalık ilerledikçe cep derinleşir, bakteriler daha derine; kemiğe kadar ilerler ve dişi destekleyen alveol kemiğinde de yıkım başlar. Hastalık tedavi edilmeden bırakılırsa sonunda dişler sallanır ve çekimleri bile gerekebilir.
Diş eti hastalığının pek çok bulgusu vardır;
Diş eti hastalığının erken döneminde tedavi, dişler üzerindeki eklentilerin (plak ve diştaşı) uzaklaştırılması ve düzgün bir kök yüzeyinin sağlanmasını kapsar. Bu işlem diş etinde iltihaba neden olan bakteri ve irritanların uzaklaştırılmasını sağlar. Genellikle bu tedavi, diş etinin tekrar dişe adaptasyonu veya diş etinin büzülerek cebin elimine olması için yeterlidir. Diş eti hastalığının erken döneminde vakaların çoğunluğunda, diştaşı temizliği, plağın uzaklaştırılması ve düzgün bir kök yüzeyinin sağlanmasını takiben günlük etkin ağız bakımı başarılı bir tedavi için yeterlidir. Daha ilerlemiş vakalar cerrahi tedaviyi gerektirebilir. Bu tedavinin amacı dişleri çevreleyen derin periodontal ceplerdeki diştaşlarını temizlemek, cebin büzülerek eliminasyonunu ve düzgün bir kök yüzeyini sağlamak ve daha kolay temizlenebilir bir diş eti formu oluşturmaktır.
Periodontal tedavi sonrası hastaların düzenli olarak diş hekimi tarafından muayene edilmesi, plak kontrolü ve yeni diştaşı birikimlerinin ortamdan uzaklaştırılması gereklidir.
Fakat unutmamak gerekir ki; periodontal tedavi ile elde edilenlerin sürdürülmesi için hiçbir işlem kişinin günlük ağız bakımı işlemlerini etkin bir şekilde uygulamasından daha yararlı olamaz.
Klasik metal destekli kron veya köprü protezlerin alt yapısında bulunan gri metal yerine kullanılan beyaz alaşımlardır. Dayanıklı olması ve metallerin aksine korozyona dirençli olması sebebiyle diş hekimliğinde kron köprü dışında da pek çok alanda kullanılmaktadır. Örneğin, implant, implant üstü protezlerde ara parça (abutment), tedavide kompozitin içine belli oranlarda katılarak dolgunun dayanıklılığını artırmada kullanılmaktadır. Zirkonyum kaplamalar dayanıklı olmasının yanında yüksek ışık geçirgenlikleriyle hem estetik hem de doku dostu materyallerdir.
Zirkonyum kaplama, metal destekli kaplamalarla kıyaslandığında mükemmel dişeti uyumuna sahip olduğu görülmüştür. Kaplama ile dişeti sınırı hizasındaki metalin verdiği gri yansıma zirkonyum kaplamalarda olmamaktadır. Bu durum hem kişiyi estetik açıdan tatmin eder hem de dişeti uyumunun bu denli iyi olması ilerde yaşanabilecek dişeti çekilmesi gibi problemleri de elimine eder. Çay, kahve gibi renkleştirici gıda tüketimi ile beraber renkleri değişmez. Diş taşı birikimi, yüzeyleri cilalı olduğu için görülmez.
İçinde metal olan seramik kaplamalar metalin koyu rengi sebebiyle yeterli ışık geçirgenliğine sahip değillerdi. Yeni nesil zirkonyum kaplamalar ile, zirkonyum alaşımı alt yapısına seramik işlenerek parlak diş yapısını birebir taklit ederken kişiyi metal maruziyetinden de kurtarır. Metalin zamanla tükürükle birlikte okside olarak çıkardığı nikel, krom gibi iyonlar ve daha sonrasında uğradığı korozyon ağız hijyenini bozduğu gibi vücudun elektrolit dengesini de bozabilmektedir. Özellikle metal alerjisi olan bireylerde alerji tetiklenmiş olur. Zirkonyum kaplamalar ile bu durumun önüne geçmek amaçlanmıştır.
Zirkonyum diş kaplaması için uygun olan kişiler, gelişim dönemini tamamlamış, tüm daimi dişleri çıkmış kişilerdir. Bu nedenle 18-20 yaştan daha küçük olan kişilere zirkonyum kaplama tedavisi önerilmemektedir. Diş eti rahatsızlığı olan kişilere zirkonyum kaplama yapılabilmektedir. Ancak tedavinin uygulanabilmesi için kişinin öncelikle diş eti rahatsızlıklarını tedavi ettirmesi ve sonrasında zirkonyum kaplama yaptırması gerekmektedir.
Dişleri tedaviye hazırlarken dişlerde kaplamaların gireceği yollar oluşturulur.Bu, dişleri dört bir yanından küçülterek sağlanır. Metal destekli kaplama için hazırlanan dişlerden daha az aşındırma yapılır. Dişlerin tüm yüzeyinden 1-1.5 mm kadar aşındırma yapmak gereklidir. Daha sonra hassas ölçü maddeleriyle ölçü alınır. Laboratuvar ortamında da ölçüden dökülen modellerden kaplamalar üretilir. Elbette burada hem laboratuvarın başarısı hem de hekiminin dişleri hazırlama süreci önem kazanmaktadır. Doğru bir giriş yolu protezin başarısını ve daha sonra karşılaşılan durumları çok etkiler. İşlem esnasında hiçbir ağrı ve acı duyulmaz. Anestezi, kaplama yapılacak dişlere yapılarak lokal şekilde uygulanır. Daha sonra prova seansları başlar. Bu seansta dişlerin yüz şekli ile, ten rengi ile diğer dişlerle hem kapanışsal hem de estetik açıdan uyumluluğu kişi ile birlikte değerlendirilir. Hasta ve hekim fikir birliğine vardığı noktada yapıştırma işlemine geçilir. Ara seanslarda geçici dişler uygulanır; geçici dişler plastik – akrilik esaslı materyallerden olduğu için bu süreçte dişlerde hassasiyet, geçici dişlerde kopmalar ve kırılmaların yaşanması olasıdır ve normaldir. Fakat daimi kaplamalar yapıştırıldıktan sonra bu durumların hiçbiri yaşanmaz. Tedavinin tümü ortalama 7-14 gün gibi bir sürede tamamlanmaktadır.
E-max veya empress porselenler, alt yapısında güçlendirilmiş porselen bulunan ya da tamamıyla blok olarak güçlendirilmiş porselenden yapılan estetik olarak en gelişmiş kaplamalardır. Bu tür kaplamalarda diğer kaplamalardaki gibi metal alt yapı ya da zirkonyum alt yapı bulunmamaktadır.
E-max kuronlar kesici dişler, köpek dişleri ve küçük azı dişlerinde kaplama yapılması gerektiği durumlarda ve estetik amaçlı olarak kullanılabilir. E-max köprü protezleri ise sadece tek diş eksiklerinde uygulanabilir.
Neden E-Max Porselen?
Gülüş tasarımı, hastanın gülüşünde rol oynayan diş, dudak ve diş eti arasındaki uyumun kişiye özel olarak düzenlenmesi işlemleridir. Gülüş tasarımı yapılırken hastanın cinsiyeti, yüz yapısı, mimikleri ve karakteri de tasarımda önemli parametrelerdir.
Gülüş tasarımı, dişlerin şeklini, yüzey yapısını ve rengini değiştirmek için uygulanan diş tedavileridir. Lamina porselen, tam seramik porselen gibi kaplama tedavilerini ve lazerle beyazlatma tedavisini içerdiği gibi pembe estetiği sağlamak için dişeti seviyelendirmeleri işlemlerini de içerir. Bazen bu işlemlerden sadece birisi yeterli olabilecek iken, bazı vakalarda bu tedavilerin kombinasyonları gerekir.
Gülüş tasarımları dijital olarak yapılır.
ilk muayenenizde;
ikinci randevunuzda;
Üçüncü randevunuzda;
Dördüncü randevunuzda;
Dişlerin kapanış problemlerine genel olarak maloklüzyon denir. Maloklüzyonlar genetik veya kazanılmış olabilir. Genetik problemler dişlerdeki çapraşıklıklar, diş aralarında aralık bulunması, konjenital olarak eksik veya fazla dişler, çene diş ve yüzdeki uyumsuzlukları kapsar. Kazanılmış problemler ise parmak emmeye bağlı problemler, tonsil ve adenoid nedenli hava yolu daralmaları, dişlerin erken kaybıdır. Tüm bu problemler sadece dişlerin dizilimini bozmakla kalmayıp yüz gelişimi ve görünüşü de etkilemektedir.
Ortodontik tedaviler için yaş sınırlaması yoktur. Düzenli diş bakımı yapan, sağlıklı diş eti ve kemik yapısına sahip olan her birey ortodontik tedavi yaptırabilir.
Tedavi süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte genel olarak 6-30 ay kadar sürmektedir çok nadir durumlarda bu süre uzayabilmektedir. Bu süreyi dişlenmenin gelişimi, problemin ciddiyeti, hastanın tedaviye uyumu ve gerekli diş hareketinin miktarı belirlemektedir.
Ortodontik tedavi gören çocukların, kişilerin diş bakımına daha çok dikkat etmesi gerekir. Çünkü teller sebebi ile dişleri fırçalamak biraz daha zor olabilir. Bunun için, diş tellerinin de arasını temizleyecek olan bir diş fırçası doktorunuz tarafından önerilecektir. Bu özel fırça ile dişler düzenli olarak fırçalanmalı, teller temizlenmeli ve ağız gargarası mutlaka kullanılmalıdır.
Ortodontik tedavilerde metal (paslanmaz çelik) veya porselen (şeffaf) braketler veya diğer bir adı ile diş telleri kullanılır. Bu diş telleri dişlerin ön yüzlerine uygulanır.
Dişlerin iç yüzeyine uygulanan sisteme ise lingual ortodonti denilmektedir. Bu sistemde diş tellerinin hepsi iç tarafta olduğundan dışardan tel gözükmez.
Son dönemlerde klasik braket sistemlerinin yanı sıra kapaklı braketler üretilmeye başlanmıştır. Kapaklı braketlerde diş hareket hızı klasik sisteme göre daha hızlıdır. Kapaklı braketlerin de yine şeffaf ve metal olanları vardır.
Braketlerin alternatifi olarak şeffaf plaklarla (invisalign) da ortodontik tedaviler yapılabilmektedir. Bu tedavide diş teli yani braketlerin yerine dişleri saran şeffaf plaklar kullanılmaktadır. Kuvvet diş teli yerine bu plaklar vasıtasıyla dişlere iletilir.
Ortodontik tedavilerde kontrol muayenelerinin aralığı 4-6 hafta arasında değişir.
Diş tellerinin söküm aşamasında ön 6-8 dişin dil tarafından tutunan ince bir tel (sabitleyici tel) ile dişler birbirlerine sabitlenir. Böylece elde edilen sonucun geri dönmesi önlenmiş olur. Bu tel kesinlikle dışarıdan gözükmez. Ortodontik tedavi bittikten sonra mutlaka size uygun şekilde ayarlanacak kontrollere uymaya çalışın.
Ortodontik tedavi gerektiren fakat bu tedavinin uygulanmadığı hastalarda nefes alma, yemek yeme, konuşma gibi fonksiyonlarda ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle ortodontik tedavi sadece estetik bir tedavi değildir; aslen fonksiyonel ve onarıcı bir tedavidir.
İnvisalign tedavisi yüksek teknolojide üretilen ve kişiye özel hazırlanan bir dizi şeffaf plaklardan oluşmuş bir ortodontik tedavi yöntemidir.
Bu tedavi sayesinde ortodontik tedavi gördüğünüz anlaşılmaz ve sosyal hayatınızda hiçbir kısıtlama olmadan, özgürce gülerek çapraşık dişleriniz düzeltilmiş olur.
Gelişen teknoloji sayesinde invisalign tedavisi ile artık daha karmaşık vakalarda yeterli sonuç elde edilebiliyoruz. Aynı zamanda bazı zor diş hareketlerini elde etmek amacıyla invisalign plaklarını çeşitli mekaniklerle uyumlandırıp başarılı estetik sonuçlar elde etmek artık mümkün.
Çapraşık dişlerinizden rahatsız oluyor ve tel takmak istemiyorsanız, öncelikle yaşadığınız bölgede invisalign kullanıcısı olan bir ortodontiste danışın.
Hekiminiz sizin uygun bir vaka olduğunuza kanaat getirdiğinde, sizin ağıziçi kayıtlarınızı firmaya gönderip bilgisayar üzerinde tedavi planınızı oluşturur. Bu planlama doğrultusunda plaklarınız el değmeden size özel hazırlanır ve paketlenir.
On günde bir farklı kuvvet uygulayan yeni plakları takarak ilk günden itibaren dişlerinizdeki düzelmeyi siz ve çevrenizdekiler fark etmeye başlar.
Yemek hariç tüm gün taktığınız ve bir lens gibi tüm dişlerinizi çepeçevre saran plaklarınız esnek ince ve neredeyse görünmeyecek kadar şaffaftırlar.
Hangi Durumlarda Invisalign Tedavisi Uygulanır?
Diş teli tedavisinin uygulanabileceği bütün durumlarda İnvisalign tedavisi uygulanabilir.
Avantajları nedir?
Neredeyse görünmez oldukları için estetiktirler. Bu yüzden tedavi olduğunuz dışarıdan bakıldığında anlaşılmaz.
Yemek yerken apareyinizi çıkartarak özgürce yemek yiyip, dişlerinizi temizleyebilirsiniz.
Klasik ortodontik tedavilerde telin batması veya braketlerin kopması gibi rahatsız edici şeyler bu tedavide yaşamazsınız.
Dişeti hastalığınız varsa veya ağzınızda çok sayıda dolgu, protez mevcutsa ve çürüğe meyilli ağızlarda invisalign tercih edilir. Çünkü braketlerin yapay dişlere yapışması ve genel ağız temizliğinin daha zor olması invisalignı daha avantajlı hale getirir.
Her yaş için uygun mudur?
İnvisalign tedavisinde herhangi bir yaş sınırı bulunmamaktadır. Hem yetişkinlerde hem de çocuklarda son derece etkin bir ortodontik tedavi yöntemidir.
İnvisalign tedavisinde ağrı olur mu?
Şeffaf plakları ilk taktığınızda, birkaç gün süren bir baskı ve hassasiyet hissedebilirsiniz. Bu sebeple ilk plaklarınızı uyumadan önce takmanızı ve hassasiyet olan dönemi uykunuzda geçirmenizi öneririz.
Plakları günde kaç saat takmalıyım?
Plakların istenilen etkiyi gösterebilmesi için günde 20-22 saat takılması önerilmektedir.
Bu tedavi yönteminde disiplin ve takma süresi başarıyı belirler. Plaklarınızı düzenli takmamanız durumunda tedavinizin başarısız olması kaçınılmazdır.
Invisalign plakları konuşmamı etkiler mi?
Şeffaf plaklar konuşmanızı etkilemez. Ancak ilk takıldığında dilinize takılabilir. Bu durum en geç 1 hafta içerisinde geçmektedir. Daha erken alışmak için sesli kitap okumanızı önerilmektedir.
Invisalign tedavisini her hekim yapabilir mi?
Invisalign tedavisini yapabilmenin ilk şartı ortodonti uzmanı olmaktır. Ortodontistlerin de invisalign tedavisini uygulayabilmeleri için sertifika alması gerekir. İnvisalign tedavisini mutlaka bir ortodonti uzmanının yapması gerekir.
Diş beyazlatma estetik bir işlemdir ve sağlıklı bir ağıza uygulanmalıdır. Bu nedenle beyazlatma öncesinde ağız muayeneniz yapılır, hekim gerekli görürse panoramik röntgen çekilir. Diş ve diş eti durumunuz kontrol edilir. Diş taşı ve tartar oluşumuna bağlı olarak diş taşı temizliği ve polisaj işlemi yapabilir, varsa çürük dişler ile diş eti problemleri tedavi edilir. Aksi durumda kullanılan beyazlatıcı ajanlar çürük dişte ve diş etinde hassasiyet oluşturur. Beyazlatma işleminde kullanılan hidrojen peroksit diş ve özellikle diş etinde hassasiyet ve ağrı yapabilir. Bu nedenle, hekiminiz beyazlatma işlemine öncelikle diş etlerini özel bir koruyucu madde ile kaplayarak başlar. İkinci adımda, beyazlatmayı sağlayan ve hidrojen peroksit oranı yüksek beyazlatma jeli sürülür. Bu jel sadece klinik ortamında ve hekim tarafından kullanılmalıdır. Üçüncü adımda ise beyazlatma jelinin aktif hale gelmesi ve hızlanması için özel bir mavi ışık (lazer) dişlere uygulanır.
Fläsh® beyazlatma ile diş beyazlatma işlemi yaklaşık 1 saat sürmektedir. 15 dakikalık bölüm hazırlık safhasıdır. Bu safhada röntgen çekimi, doktor kontrolü, diş temizliği gibi uygulamalar yapılır. Uygulama safhasında, her biri 15 dakika süren ve 3 kez tekrarlanan toplamda 45 dakika süren laser ile beyazlatma işlemi yapılır.
Tek seanslık (1 saat) bir uygulama sonrasında dişler ortalama 2-3 ton açılır.
Diş beyazlığının ne kadar süreceği tamamen kişisel bir konudur. Sigara içmek ve kahve tüketimi bu süreyi etkileyen en önemli faktördür. Diğer konu ise ağız hijyeni ile ilgildiir. Dişlerin günlük düzenli firçalanması, diş ipi kullanılması, altı ayda bir diş hekimi kontrolü ve diş temizliğinin yapılması ağız hijyenini oluşturan en önemli hususlardır. Dolayısıyla, diş beyazlığı herkeste farklılık gösterir. Bu süre genel olarak 6 ay ile 1 yıl arasında denilebilir.
Hekimin kontrolünde yapılan diş beyazlatmanın herhangi bir sakıncası veya zararı yoktur. Ancak, yetkisiz ve tecrübesiz ellerde oldukça zararlı bir hale gelebilir. Diş etlerinizin koruyucu ile kaplanması nedeniyle herhangi bir ağrı oluşmaz, ancak çok düşük seviyeli hassasiyetler olabilir. Bu nedenle hastalarımıza Fläsh® marka özel bir diş macunu hediye edilmektedir.
Kişilerde estetik bir gülümseme sadece beyaz ve düzgün dişlerle sağlanamaz. Bu dişlerle uyumlu olacak diş etlerinin de varlığı gerekir. Diş etlerinde yapılan estetik çalışmalara pembe estetik adı verilmektedir. Diş estetiğini tamamlayan unsurlar arasında diş etlerinin sağlıklı olması, rengi ve diş etinin dişle olan seviyesi akla gelir. Karşıdan göze hoş gelen, temiz ve uyumlu bir gülüş elde etmenin ilk adımı dişler ve diş eti arasında gereken uyumun sağlanmasıyla oluşur. Diş etine sağlıklı diyebilmek için açık pembe renkli olması, dişe ve kemiğe sıkı bir şekilde yapışması, portakal kabuğuna benzeyen parlak ve pütürlü bir görünümde olması gerekir. Estetik diş hekimliği dalında yapılan tedavilerde amaçlanan kusursuz bir gülümseme sağlamaktır. Kusursuz denilecek bir gülümseme için diş eti estetiği oldukça önemlidir.
Gülümsemenin hoş bir şekilde yapılabilmesi için dişlerin, diş etinin, çene ve dudakların bir harmoni içinde olması gerekir. Diş eti estetiği konusunda sorunun varlığına göre farklı operasyon yöntemleri kullanılabilir. Gülümseme sırasında fazla miktarda görünen diş etleri şekillendirilirken, bazı diş etlerinin de biraz küçültülmesi gerekir.
Diş etinde estetik amaçlı girişimlerden önce, diş etinin sağlıklı olması gerekmektedir. Sağlıklı diş etleri görünümüyle pembe renkte, yüzeyi hafif pütürlü ve kanaması olmayan şekilde olmalıdır. Şiş halde olan kızarık ve kanaması olan diş eti olduğunda, tedaviden önce diş etinin tedavi edilmesi gerekir. Öncelikle diş taşlarının temizlenmesi, diş eti küretajı gibi farklı tedavilerin uygulanması gerekebilir.
Pembe estetik gülümseme sırasında ön tarafta ortada yer alan iki dişin tepe noktalarında bulunan diş etlerinden geçen hayali çizginin hafifçe dudağa dokunmasıyla sağlanır. Ağızda bulunan diğer dişlerle diş etleri arasında belli bir forma uygun olarak yerleştirilmesi gerekir. Bazı durumlarda dişler form ve diziliş bakımından mükemmel görünmesine rağmen, diş etinin düzensizliğinden dolayı gülümseme sırasında ahenk bozularak kötü bir görünüm ortaya çıkmaktadır. Bazı durumlarda ise sadece diş etlerinde değil, dişlerin dizilişi sorunlu olabilir. Bu durumda önce diş etleri düzeltilmeli daha sonra da diğer tedaviler tamamlandırılmalıdır . Pembe estetik ile ilgili yapılacak küçük düzeltmeler bile bazı hallerde mükemmel sonuçlar vermektedir.
Bazı durumlarda ise diş etleri çekildiğinden, kök yüzeyleri görünür hale gelmekte ve diş kronu çok fazla uzun görünmektedir. Bu durumda diş etlerine biraz ilave yapılması gerekir. Kök yüzeyinin kapanması için diş eti grefti koyulmaktadır. Bu sayede hem diş ve diş etlerinin sağlığı elde edilmekte, hem de estetik bir görünüm sağlamak için gereken işlem yapılmış olmaktadır.
Diş etlerinde çekilmeye neden olan etkenlerin belirlenmesi, çekilmenin tekrarını engellemek adına çok önlemdir. Bazı kişilerin çok sert hareketlerle dişlerini fırçalamaları ya da bazı diş sıkma da diş etlerinde çekilmeye neden olabilir.
Sonuçta estetik amaçlı yapılan operasyonlarda sadece dişlere yapılacak müdahaleler yeterli gelmeyebilir. Ağız içinde yapılan iyi bir muayene sonrasında yapılması gereken işlemler belirlenmelidir. Bunlar belli bir sıra takip edilip tamamlanmalıdır. Diş etindeki sağlıklı ve simetrik görüntü sağlanarak, mükemmel protetik restorasyonlar tamamlanmalıdır. Günümüzde teknolojinin getirdiği yenilikler estetik diş hekimliği alanında kullanılacak pek çok buluşun ortaya çıkarılmasını sağlamıştır. Bunlar içinde bonding ve lamine uygulamaları dişin , mine ve dentin gibi anatomik yapılarına daha sağlam bağlanarak uzun ömürlü ve estetik görünümler sağlayabiliyor . Empres porselenler sayesinde estetik bir görünüm ve zirkonyum destekli porselenler sayesinde de sağlamlık ortaya konulabiliyor.
Rejeneratif: Bu işlemler periodontal hastalık nedeniyle yıkıma uğramış destek dokuların vücudun kendi yapım mekanizmaları uyarılıp yeniden yapılması amacıyla yapılmaktadır. Uygun olan durumlarda hastalıktan etkilenen dokular uzaklaştırılıp, mebran, doku uyarıcı proteinler ya da kemik grefti kullanılıp yeni destek yapıların oluşturulması sağlanır.
Gingivektomi: Bu yöntem diş eti büyümesinde ve derin ceplerin oluştuğu bölgelerde fazlalık olan diş etinin çıkarılması işlemidir. Ardından diş eti konturları gerektiği şekilde düzeltilerek, diş eti fizyolojik olarak bir forma sokulmakta ve estetik görünüm sağlanmaktadır.
Gingivoplasti: Bu operasyonla fazla oranda görünen diş eti ya da asimetrik olan diş eti seviyesi düzeltilmektedir. Hastalara lokal anestezi uygulandığından, acı hissetmeden gerekli düzeltmeler yapılmaktadır. Gerektiği takdirde uygulanan full porselen lamina ya da metal desteksiz olan zirkonyum porselenler daha estetik bir görünüm elde edilmesini sağlarlar.
Kron boyu uzatma: Dişlerde fazla doku kaybı oluşmuşsa, çürüğün diş eti altına uzanması durumunda dişlerde korun boyu uzatılarak, fazla diş eti dokusu çıkarılır ve kemik yeniden şekillendirilir. Bu sayede dişlere daha uzun bir görünüm verilmiş olur.
Çocuk diş hekimliği (pedodonti), 0-13 yaş grubu çocukların süt ve daimi dişlerinin sağlıklı olarak korunmasını, çürük, travma, kalıtımsal ve benzeri etkenlerin bu dişlerde oluşturduğu sorunların giderilmesini amaçlayan bir anabilim dalıdır. Pedodontistler bu dönemde bebek, çocuk ve gençlerin ağız diş sağlığı gereksinimlerine göre önleyici ve tedavi edici her türlü tedavi ve koruyucu uygulamaları gerçekleştirmektedirler.
Süt dişleri toplam 20 tanedir. Süt dişlerinin en önemli görevi çocuğun beslenmesini sağlamaktır. Ayrıca konuşmanın düzgün gelişimi de süt dişlerinin varlığına bağlıdır. Süt dişleri, kapladıkları alanı kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı diş için korumakta ve kalıcı diş sürerken ona rehberlik yapmaktadırlar. Süt dişi erken çekildiği zaman bu doğal yer tutuculuk fonksiyonu da ortadan kalkmaktadır.
Çocuk diş hekimliğinin birinci amacı, diş sorunlarının oluşmasını engelleyecek önlemleri almak ve çocukları çürüksüz bir geleceğe yönlendirmektir. Bu amaçla uygulanan işlemlere Koruyucu Diş Hekimliği Uygulamaları denir. Diş çürüğünü önlemeye yönelik koruyucu uygulamalar için de çocuğun ve ailesinin ağız-diş sağlığı ve beslenme konusunda eğitilmesine büyük önem verilmektedir. Koruyucu diş hekimliği uygulamaları arasında yüzeyel flor ve fissür örtücü işlemleri yer almaktadır.
Daimi dişlerin çiğneyici yüzeylerindeki derin ve çürümeye yatkın fissürleri (olukları) kapatıp, bakterilerin buraya ulaşmasına izin vermeyen ve böylece çürüğü önleyen akışkan bir dolgu maddesidir. Fissür örtücü uygulamaları 6 ayda bir kontrol edilmelidir.
Flor, dişlerin çürümesini önleyen, dişlerin yapısını kuvvetlendiren bir elementtir. Dişler ilk sürdükleri zaman diş minesi tam olarak olgunlaşmadığından yeni sürmüş dişler genellikle çürüğe karşı daha dirençsiz ve çürük oluşumuna yatkındırlar. Flor, diş minesini kuvvetlendirerek dişi asit ataklarına karşı korur ve dolayısıyla diş çürüklerinin oluşmasını önlemeye yardımcı olur. Profesyonel yüzeyel flor uygulaması sadece diş hekimleri tarafından uygulanabilen koruyucu bir yöntemdir. Yüzeyel flor, 6 ayda bir diş hekimi tarafından uygulanmalıdır.
Kanal tedavisi diş içerisindeki enfekte dokuların çıkarılması, kök kanalının temizlenmesi, şekillendirilmesi, steril ve sızdırmaz bir şekilde doldurulması işlemidir.
Kök kanalı içerisindeki pulpa dokusunun inflamasyonu ya da enfeksiyonu endodontik tedavi ihtiyacına neden olmaktadır. İnflamasyon veya enfeksiyon derin çürükler, dişlerdeki kırık yada çatlaklar sebebiyle oluşabilmektedir. Bunun yanısıra dişte herhangi bir travma olması da endodontik tedavi gereksinimini oluşturabilmektedir. Pulpadaki inflamasyon veya enfeksiyon tedavi edilmediği takdirde zaman içerisinde ağrı ve apse oluşumu gerçekleşmektedir.
Kanal tedavisi sonrası, anestezinin etkisi geçene kadar bir şey yenmemeli ve içilmemelidir.
Tedavi boyunca tedavisi yapılan dişin olduğu bölgede kuruyemiş ve benzeri sert yiyeceklerden ve sakız gibi yapışkan gıdalardan uzak durulmalıdır. Diş kırıkları en çok seanslar arasında görülmektedir.
Tedavi seansları arasında geçici dolgunun düşmemesine dikkat edilmelidir.
Steril koşullarda ve doğru yapılmış kanal tedavilerinin başarı oranı %90 – 95 arasındadır. Tedavi sırasında temizlenmeyen sinir dokusu kaldıysa, kök kanal dolgusunun ve üst dolgunun yeterli yapılmadığı durumlarda kanal içerisine mikroorganizmaların sızmasıyla, tedavi sırasında perforasyon ya da kırıkların oluşmasıyla kök kanal tedavisinin başarısızlığından bahsedilir.
Başarısız bir kanal tedavisini yemek sırasında dişlerde ağrı, spontan ağrı, kök ucunda şişlik ve kızarıklık belirtilerinden anlayabiliriz. Başarısız kanal tedavisi yenilenerek tedavi tekrarlanır. Bu işlem yetersiz kalıyorsa apikal rezeksiyon işlemi uygulanarak, kök ucuna cerrahi olarak ulaşılır, enfeksiyon temizlenir ve kapatılır. Kanal tedavisi tekrarlanması ve cerrahi müdahale yetersiz kalırsa dişin çekimi düşünülmelidir.
Dental fotoğrafçılık, diş hekimlerinin çektiği hasta fotoğraflarını ifade eder. Ağız ve diş sağlığı tedavileri, planlaması zor detaylı süreçlerdir. Tedavi sonunda en iyi sonuçların elde edilmesi için tedavi sonrasında hastanın dişlerinin nasıl görüneceği tahmini olarak planlanmalıdır. Diş ve ağız fotoğrafları sayesinde tedavi süreci kolaylıkla belgelenebilir.
Genellikle dental fotoğrafçılık, öncesi ve sonrası fotoğrafları olarak düşünülür. Ancak birçok durumda dişlerin ve ağzın fotoğraflarını çekmek faydalı bir süreçtir. Bu fotoğrafçılık türünde diş hekimleri ağzı farklı açılardan çeker. Ağzın hem dıştan görünümü hem de içten görünümü elde edilir. Bu fotoğraflar teşhis ve tedavi planlaması, tedavi öncesi ve sonrasının karşılaştırılması, laboratuvara bilgi sağlama ve yasal belge elde etmek için kullanılabilir.
Dişlerin fotoğrafını çekmek, hastaların ağız ve diş sorunlarının teşhis edilmesinde önemli bir rol oynar. Diğer görüntüleme yöntemleriyle birlikte bu fotoğraflar tedavinin planlanmasını da kolaylaştırır. Diş hekimi hastanın ağzını ve dişlerini tüm detaylarıyla görebilir. Bu da tedavinin planlanma sürecini kolaylaştırır.
Ayrıca bu fotoğraflar yapılan tedavinin sonuçlarını görmeye yardımcı olur. Fotoğraflar tedavi öncesinde ve tedavi sonrasında çekilir. Daha sonra bu fotoğraflar karşılaştırılarak yapılan tedavinin etkinliği gözler önüne serilir.
Dental fotoğrafçılık, tedavi sürecinde laboratuvara bilgi sağlamak amacıyla da kullanılır. Özel olarak üretilecek implant ve porselen kaplamalar, fotoğraflara göre üretilebilir. Diş boşlukları ve dişlerin boyutları da bu fotoğraflarda gösterilir. Bu da tedavilerin doğru malzemelerle hatasız tamamlanmasına izin verir.
1910 yılında Mahmut Karakaşlı’nın tohumlarını attığı, 1935 yılında oğulları Mustafa Karakaşlı ve Ahmet Karakaşlı’nın devraldığı Diş hekimliği maceramız 1980 yılında Yavuz Selim Karakaşlı ile Karakaşlı Ağız ve Diş Sağlığı polikliniği olarak Çorum’da hizmetine devam etti sizlerle birlikte büyüyen ve gelişen, onbinlerce hastanın ziyareti ve mutlu gülüşüyle bu günlere gelen Karakaşlı Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği Uzman Ortodontist Kuter Karakaşlı’nında katılmasıyla birlikte hizmetine başlamıştır. 4Kdent Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği olarak ferah ve nezih fiziki alanlarımız, kapsamlı uzman kadromuz ve güncel teknolojik cihazlarımızla sizlere premium diş tedavisinin kapılarını açıyoruz.
Modern diş hekimliğinde diş eksikliklerinin giderilmesi amacıyla en çok tercih edilen tedavi yöntemi dental implantlardır. Dental implantlar herhangi bir sebeple kaybedilen dişlerin yerlerine yerleştirilerek kök işlevi gören, sabit ve hareketli protezlere retansiyon ve destek sağlayan titanyum vidalardır. Tek bir diş eksikliğinden, çoklu diş eksikliklerine ve tam dişsizliklere kadar uzanan tüm durumlarda hastaların fonksiyonel, estetik, fonetik ve psikolojik durumlarının iyileştirilmesinde doğal dişlere en yakın sonuçlar dental implant tedavileri ile elde edilmektedir.
Dental implantlar uygulandıkları bölgede uzun dönemde kemik kaybını önlemektedir. Tek ya da parsiyel diş eksikliklerinde dayanak dişlerin preparasyonu ile yapısal bütünlüklerini kaybetmeleri dezavantajını ortadan kaldırmaktadır.
Diş hekimliğinde implant tedavisi sonunda protezlerin tamamlanması klasik tedavilere göre daha uzun sürmektedir.Titanyum yapının kemikle bütünleşmesi için 2,5 ila 4 ay, ilave olarak çene kemiğine herhangi bir müdahalede bulunulduğunda veya üst çenede sinüs boşluğunu kaldırma işlemi uygulanmışsa 6 ay kadar beklemek gerekmektedir. Ancak bu süre sonunda alınan sonuçlar oldukça yüz güldürücü ve çok daha uzun ömürlüdür.
Üst çenede ortalama 3 ay, alt çenede ise ortalama 2 aylık bir sürede implantların kemikle birleşmesi beklenir ve üzerlerine porselen kaplamalar yapılır. İnce veya yetersiz yükseklikte kemik varlığında ek işlemler uygulanmışsa bekleme süresi 6 aya kadar uzayabilir.
Lokal anestezi altında yalnızca dental implantın yapılacağı bölge uyuşturularak yapılan operasyonlar ağrısızdır. Operasyon öncesinde reçete edilen ilaçların alınması, işlem sonrasında antiseptik gargaraların kullanılması ve iyi bir ağız bakımıyla iyileşme süreci atlatılır.
İşlem sonrası yanakta hafif şişlik veya renk değişiklikleri beklenir ancak ilk 48 saat aralıklı olarak yapılan soğuk tampon ve kliniğimizde uygulanan ileri medikal uygulamalar sayesinde ödem hızlıca azalacaktır. Şiddetli ağrılar görülmez, hekim tarafından önerilen ağrı kesici ilaçlar ilk günlerde oluşabilecek ağrıyı kolaylıkla kontrol altına almakta yeterlidir.
Hastaların ağız hijyeni iyi bir şekilde sağlanır ve hekimleri tarafından düzenli kontroller yapılırsa, dental implantlar hayat boyu sağlıklı bir şekilde ağızda kalabilmektedir.
Aşağıda yer alan soruları gerçekçi bir şekilde yanıtlamanız, kaliteli hizmet sunmayı hedefleyen kliniğimiz için büyük önem taşımaktadır. Sizden beklenen, verilen cümleler konusundaki kanaatinizi size en yakın gelen seçeneği belirterek bildirmenizdir. Bu konuda göstermiş olduğunuz ilgi ve yardımlarınızdan dolayı şimdiden teşekkür eder, sağlıklı günler dileriz.
Kanuni zorunluluk olmadıkça, hastalarımızın ve müşterilerimizin bilgisi dışında
kişisel verilerini 3.kişi ve kurumlarla paylaşmamak.
Siz bize yazın, biz size ulaşalım…
Ağız ve diş sağlığımız, genel sağlığımızın ayrılmaz bir parçası. Tıpkı diğer sağlık sorunlarında olduğu gibi, diş çürüklerinde de erken teşhisin hayati bir önemi var. Peki, diş çürüklerinin erken evrede farkına varmak ve tedaviye başlamak neden bu kadar kritik? Gelin, bu önemli konuyu biraz daha yakından inceleyelim.
Evet, diş çürüklerinin erken teşhisi bizim için gerçekten çok önemli. Çünkü zaman ilerledikçe, küçük bir sorun gibi görünen diş çürükleri, maalesef çok daha karmaşık ve zahmetli tedavilere yol açabilir. Erken evrede yakalanan bir çürük, genellikle basit bir dolgu işlemiyle kolayca tedavi edilebilirken, ihmal edildiğinde işler ciddi boyutlara ulaşabilir.
Diş çürükleri tedavi edilmediğinde, adım adım ilerleyerek dişin daha derin katmanlarına ulaşır. Bu ilerleme sonucunda aşağıdaki gibi ciddi sorunlarla karşılaşabiliriz:
İşte bu yüzden, basit olgu tedavileriyle dişin canlılığını koruyabilirsek, o dişin ağız içerisinde çok daha uzun ömürlü kalmasını sağlayabiliriz. Erken dönemde yapılan bir dolgu, dişin yapısını güçlendirir, daha fazla çürük oluşumunu engeller ve dişin doğal fonksiyonlarını sürdürmesine yardımcı olur. Böylece, kendi dişlerimizi uzun yıllar boyunca sağlıklı bir şekilde kullanmaya devam edebiliriz.