Günümüzde estetik beklentilerin giderek arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Özellikle gülüşümüz, sosyal etkileşimlerimizde ve özgüvenimizde önemli bir rol oynuyor. Ancak bazen doğuştan gelen asimetriler, eski tedavilerin yıpranması, çürükler, renklenmeler ve hatta kemik çıkıntıları gibi birçok faktör gülüşümüzden memnun olmamamıza neden olabilir. İşte bu yazımızda, “gülüşümden memnun değilim” şikayetiyle kliniğimize başvuran bir hastamızın yaşadığı zorlu ama bir o kadar da başarılı dönüşüm sürecini sizlerle paylaşacağız. Bu vaka, sadece estetik kaygıları değil, aynı zamanda fonksiyonel sorunları da içeren karmaşık bir tablo çiziyordu.
Hastamızın ilk muayenesinde karşılaştığımız manzara gerçekten de çok yönlü bir yaklaşımla ele alınması gereken bir durumdu. Asimetrik bir şekilde dizilmiş dişler, yıllar önce yapılmış ve artık estetik görünümünü yitirmiş kaplamalar, yaygın çürükler, dişlerdeki renklenmeler ve hatta canlılığını kaybetmiş dişler dikkat çekiyordu. Derin dolgular ve gülüş hattında belirginleşen kemik çıkıntıları da cabasıydı. Hastamızın temel şikayeti gülüşünden genel olarak memnun olmamasıydı. Ancak bu genel şikayetin altında yatan tüm bu detayları anlamak ve hastamızla doğru bir iletişim kurmak tedavi sürecinin ilk ve en önemli adımı oldu.
Bu karmaşık vakada izleyeceğimiz yol haritasını titizlikle planladık. İlk etapta hastamızın en çok rahatsız olduğu konuya odaklandık: sol üst çenedeki belirgin kemik çıkıntısı. Güldüğünde direkt olarak fark edilen bu durum, hastamızın sosyal hayatını olumsuz etkiliyordu. Bu nedenle ilk olarak cerrahi bir işlemle bu kemik çıkıntısını ortadan kaldırdık. Ardından, daha uyumlu bir gülüş elde etmek amacıyla ufak diş eti seviyelemeleri gerçekleştirdik.
Diş eti seviyelemelerini takiben, ağızdaki yaygın çürükler ve eski dolgular nedeniyle minimal aşındırma gerektiren porselen lamine gibi bir seçenek bu vakada uygun değildi. Dişlerin büyük bir kısmını saran, yüksek dayanımlı ve estetik sonuçlar sunan zirkonyum kaplamalarla bir tedavi planladık. Bu aşamada, diş eti seviyelemesi yaptığımız sol üst çenedeki dişlere geçici zirkonyum kaplamalar uyguladık. Böylece diş etlerinin iyileşme sürecinde hastamızın estetik görünümünü korumasını sağladık. Diş taşı temizliği de yapılarak tedavi öncesindeki olumsuzluklar giderildi ve ağız, gülüş estetiği uygulamalarına hazır hale getirildi.
Geçici kaplamaların ardından, tüm dişlere tek tek, herhangi bir porselen içermeyen tam zirkonyum kaplamalar uyguladık. Amacımız, sadece estetik bir iyileşme sağlamak değil, aynı zamanda dişlerin fonksiyonlarını da en iyi şekilde yerine getirmesini sağlamaktı. Sonuç olarak, hem hastamızın hem de çevresinin çok mutlu olduğu, yüz hatlarıyla uyumlu, doğal ve beyaz bir gülüş elde ettik. Alt dudak ilişkisinin de ideal seviyede olması, elde ettiğimiz estetik başarının önemli bir göstergesiydi. Sol üst çenedeki rahatsız edici kemik çıkıntısı artık tamamen ortadan kalkmıştı.
Yeni gülüşü oluştururken sadece rengi değil, aynı zamanda dişlerin formunu ve yüzey özelliklerini de dikkate aldık. Arka plandaki gitgide kısalan diş formları, doğal ve estetik bir görünümün önemli bir parçasıydı. Yakın incelemede görülen diş içlerindeki hafif şeffaflıklar, dişlere canlılık katarken, diş etiyle olan uyum da herhangi bir kızarıklık olmamasıyla kendini gösteriyordu.
Üst çenedeki kapsamlı tedaviye rağmen, alt çenedeki 6 dişe herhangi bir işlem uygulamadık. Bunun iki temel nedeni vardı: birincisi, bu dişler gülümseme hattında yer almıyordu. İkincisi ise, bu dişlerde herhangi bir çürük veya restore edilmesi gereken bir durum söz konusu değildi. Bizim için ideal formda ve konumdaydılar. Bu yaklaşım, gereksiz müdahalelerden kaçınarak doğal diş yapısını koruma prensibimizin bir yansımasıydı.