Gülüş tasarımı, günümüzde birçok insanın hayalini kurduğu estetik bir uygulama. Ancak bazı vakalarda, kusursuz bir gülüşe ulaşmak için estetik dokunuşlardan önce altyapıyı sağlamlaştırmak, yani dişlerin doğru pozisyonlara gelmesini beklemek gerekebilir. İşte “orthodontist first” olarak adlandırdığımız bu yaklaşım, öncelikle ortodontik tedavi ile dişlerin ideal konumlarına getirilmesini, ardından estetik işlemlerle gülüşün mükemmelleştirilmesini kapsıyor. Bu yazımızda, daha önce farklı ortodontistlerden “bu yaştan sonra zor” yanıtını almasına rağmen, kliniğimizde uyguladığımız başarılı bir “orthodontist first” vakasını sizlerle paylaşacağız.
Hastamız, gülüşünden duyduğu rahatsızlık nedeniyle daha önce birkaç ortodonti uzmanına başvurmuş ancak yaşı nedeniyle tedavi sonuçlarının tatmin edici olmayacağı yönünde geri bildirimler almış. Bu durum, hastamızın umutsuzluğa kapılmasına neden olmuş. Ancak kliniğimizde yaptığımız detaylı muayene sonucunda, ortodontik tedavi ile önemli ölçüde iyileşme sağlanabileceğine inandık ve bu durumu hastamızla açıkça paylaştık.
Hastamızın ağız yapısını incelediğimizde, belirgin bir dar çene formu dikkat çekiyordu. Bu durum, dişlerin sıkışık bir şekilde dizilmesine ve özellikle gülüş sırasında yanak bölgelerinde karanlık alanların oluşmasına neden oluyordu. Ön dişler, dar olan çene yapısı nedeniyle olduğundan daha önde ve belirgin görünüyordu. Çünkü insan beyni, bir nesneyi değerlendirirken çevresindeki diğer nesnelerle kıyaslama eğilimindedir. Bu vakada da ön dişler, geride konumlanan yan dişlerle kıyaslandığında daha çıkık bir algı yaratıyordu. Bu nedenle, doğrudan estetik bir gülüş tasarımı uygulamak yerine, öncelikle dişlerin pozisyonlarını ortodontik tedavi ile düzeltmemiz gerekiyordu.
Tedavi planımızı hastamızla detaylı bir şekilde paylaştık. Şeffaf plaklarla ortodontik tedavinin mümkün olduğunu ve bu sayede dişlerin kademeli olarak ideal pozisyonlarına getirilebileceğini anlattık. Hastamızın da onayıyla şeffaf plak tedavisine başladık. Toplamda 42 plak kullandığımız bu süreç yaklaşık 450 gün sürdü. Sabırlı ve titiz bir çalışmanın ardından, ortodontik tedavide istediğimiz başarılı sonuca ulaştık.
Tedavi öncesi gülüş fotoğrafına baktığımızda, hastamızın dile getirdiği karanlık alanlar, önde ve çarpık duran dişler açıkça görülüyordu. Ortodontik tedavi sonrasında ise dişler daha düzenli bir yay şeklinde sıralanmış, seviye farklılıkları giderilmiş ve alt çenedeki çapraşıklıklar tamamen düzelmişti. Tedavi sonunda dişlerin üzerinde görünen küçük şeffaf yapılar ise şeffaf plakların tutunmasını sağlayan ataçmanlardı.
Ancak ortodontik tedavi sonunda bir detay dikkat çekiyordu: üst çenedeki bir ön diş diğerine göre biraz daha kısa kalmıştı. Şeffaf plaklarla bu dişin istenilen seviyeye gelmesi mümkün olmamıştı. Bu noktada hastamızla porselen lamine seçeneğini değerlendirdik. Porselen lamine ile bu kısa dişi ideal uzunluğuna getirmenin mümkün olduğunu ve bu sayede mükemmel bir simetri yakalayabileceğimizi konuştuk. Hastamız, ek bir şeffaf plak tedavisi görmek yerine bu çözümü kabul etti. Bize göre de bu, pratik ve estetik açıdan doğru bir karardı.
Ortodontik tedavinin sağladığı düzgün diş dizilimi üzerine, üst çenedeki altı dişe porselen lamine uygulaması yaptık. Alt dudak çizgisiyle uyumlu, doğal ve ışıltılı bir gülüş hedefledik. İlginç bir şekilde, ortodontik tedavi ile ideal konumlarına geldiği için ön iki dişe ve yanlardaki bazı dişlere herhangi bir porselen lamine uygulamadık. Bu dişlerin hem konumları hem de renkleri bizim için yeterliydi.
Porselen lamineleri hazırlayan laboratuvar teknisyenimiz, diş uçlarındaki doğal şeffaflığı ustalıkla yansıttı. Diş boyları arasındaki harmoniye özen gösterildi. Ayrıca, daha simetrik bir gülüş elde etmek amacıyla minimal bir diş eti düzenlemesi (gingivektomi) uyguladık. Başlangıç fotoğrafında farklı seviyelerde görünen diş eti sınırları, lazer yardımıyla daha uyumlu hale getirildi. Böylece porselen lamineler yerleştirildiğinde estetik açıdan çok daha tatmin edici bir sonuç ortaya çıktı.